İçtihatlar

TBK’nın 420. Maddesinde belirtilen banka aracılığı ile ödeme yapılması şartına aykırı davranıldığından, imzalanmış ibraname ve eki mahiyetindeki makbuz kesin olarak hükümsüzdür.

YARGITAY

HUKUK GENEL KURULU

E. 2018/642

K. 2020/372

T. 09.06.2020

 

1. Taraflar arasındaki “itirazın iptali” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Bakırköy 16. İş Mahkemesince verilen davanın kısmen kabulüne ilişkin karar davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 9. Hukuk Dairesi tarafından yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.

2. Direnme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü:

I. YARGILAMA SÜRECİ

Davacı İstemi:

4. Davacı vekili 02.07.2013 havale tarihli dava dilekçesinde; müvekkilinin iş sözleşmesinin haklı neden olmaksızın feshedildiğini, fazla çalışma ile ulusal bayram ve genel tatil çalışmalarının karşılığının ödenmediğini, davalının, ödenmeyen alacakları için başlatılan takibe haksız olarak itiraz ettiğini ileri sürerek itirazın iptali ile fazla çalışma ücreti alacağı dışındaki alacakları için %20’den aşağı olmamak üzere icra inkâr tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

Davalı Cevabı:

5. Davalı vekili 29.07.2013 havale tarihli cevap dilekçesinde; talep konusu alacakların zamanaşımına uğradığını, müvekkilinin mali durumunun bozulması sebebiyle küçülmeye gidildiğinden davacı ile bir kısım işçilerin tüm alacakları ödenerek iş sözleşmelerinin feshedildiğini, buna dair makbuz ve ibraname bulunduğunu bildirerek davanın reddini savunmuştur.

Mahkeme Kararı:

6. Bakırköy 16. İş Mahkemesinin 10.03.2015 tarihli ve 2013/202 E., 2015/92 K. sayılı kararı ile; davacının iş sözleşmesinin kıdem ve ihbar tazminatlarına hak kazanacak şekilde sona erdirildiği, hesaplanan kıdem ve ihbar tazminatı miktarlarının davacıya imzası karşılığında ödendiği, davacının söz konusu miktarları aldığına dair işvereni ibra ettiği, ibranamedeki imzayı inkâr etmediği, Yargıtay uygulamaları doğrultusunda ibranamenin ödendiği belirtilen kıdem ve ihbar tazminatı miktarları yönünden makbuz niteliği taşıdığı, davacının, bu miktarlar mahsup edilmek suretiyle bilirkişi tarafından hesaplanan fark kıdem ve ihbar tazminatlarına hak kazandığı, ödenmeyen ücret, fazla çalışma, ulusal bayram ve genel tatil ile yıllık izin ücreti alacaklarının da bulunduğu, talep edilen alacak miktarları likit olmadığından icra inkâr tazminatı talebinin reddedildiği gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Özel Daire Bozma Kararı:

7. Bakırköy 16. İş Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

8. Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 18.04.2017 tarihli ve 2015/17420 E., 2017/6817 K. sayılı kararı ile; somut uyuşmazlıkta; davacı işçi tarafından 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu döneminde imzalanan ibranamede sadece kıdem ve ihbar tazminatı alacakları yönünden miktar belirtildiği, davacının bu miktarları tahsil ettiğinin ve başkaca bir alacağının bulunmadığının ifade edildiğinin görüldüğü, ibranamenin 08.02.2013 tarihinde davacı işçi tarafından imzalandığı, aynı tarihli makbuz başlıklı diğer bir imzalı belgede de ibranamedeki tutarlara aynen yer verilerek, davacının bu bedeli tahsil ettiğinin ifade edildiği, ibraname ile aynı tarihte davacı işçi tarafından imzalanan ve ibranamedeki miktarların birebir aynen yer aldığı makbuz başlıklı belgenin ibranamenin eki mahiyetinde olduğu, her ne kadar mahkemece; ibranameye değer verilerek söz konusu tutarların mahsubu ile sonuca gidilmiş ise de, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 420. maddesine aykırı olarak söz konusu ödemelerin banka aracılığı ile yapılmadığı ve bu durumun ibranameyi hükümsüz kıldığı gözetilmeksizin karar verildiği, ibraname ve ibranamenin eki mahiyetindeki makbuz başlıklı belgedeki tutarlar mahsup edilmeksizin alacağın hüküm altına alınması gerektiği gerekçesiyle karar oy çokluğu ile bozulmuştur.

Direnme Kararı

9. Bakırköy 16. İş Mahkemesinin 02.11.2017 tarihli ve 2017/307 E., 2017/495 K. sayılı kararı ile; önceki gerekçelere ilaveten imzanın davacı tarafından inkâr edilmediği ibranamede 19.422,84TL kıdem tazminatı, 2.969,06TL ihbar tazminatı olmak üzere toplam 22.391,90TL, yine ibraname ekinde davacının imzasını taşıyan ve davacı tarafça imzası inkâr edilmeyen 08.02.2013 tarihli makbuz başlıklı belgede de davacıya 19.422,84TL kıdem tazminatı, 2.969,06TL ihbar tazminatı olmak üzere toplam 22.391,90TL ödendiğinin belirtildiği, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 420. maddesinde iş sözleşmesinin sona ermesinden itibaren 1 ay içerisinde yapılan ibra sözleşmelerine geçerlilik tanınmayacağı ve yine aynı maddede ödemelerin banka kanalıyla yapılmış olması hâlinde ibra sözleşmelerinin geçerli olacağı hüküm altına alınmış ise de; davacının 08.02.2013 tarihli ibraname ve aynı tarihli ibraname ekindeki makbuz niteliğindeki belgeyi imzaladığı, ibraname ve makbuzdaki imzayı inkâr etmediği, imzaladığı belgelerin niteliğini ve sonuçlarını bilebilecek durumda olduğu gibi 08.02.2013 tarihli makbuz niteliğindeki belgenin de davacının imzasını taşıyan ibranameyi destekler mahiyette olduğu gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.

Direnme Kararının Temyizi:

10. Direnme kararı süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

II. UYUŞMAZLIK

11. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; somut olayda, 08.02.2013 tarihli ibraname ve aynı tarihli makbuzda belirtilen miktarların 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 420. maddesi uyarınca banka aracılığıyla ödenmediğinden bahisle ibranamenin hükümsüzlüğü sonucunu doğurup doğurmayacağı, burada varılacak sonuca göre ibraname ve makbuzda belirtilen miktarların mahsup edilip edilemeyeceği noktasında toplanmaktadır.

III. GEREKÇE

12. İbra, borcun özel bir sona erme sebebi olup, alacaklının alacak hakkından vazgeçmesini ve bu surette borçlunun borcundan kurtulmasını sağlayan bir sözleşmedir. İş ilişkilerinde ibraname, genellikle işçinin borçlu durumundaki işverene karşı işçilik alacağının kalmadığını gösteren bir belge niteliğini taşır (Süzek, S.: İş Hukuku, 18. Baskı, 2019, s. 766).

13. İş kanunlarında ve 818 sayılı Borçlar Kanunu’nda düzenlenmeyen ibra sözleşmesi, 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 132. ve 420. maddeleri ile yasal dayanağa kavuşmuştur.

14. 6098 sayılı TBK’nın 132. maddesinde “Borcu doğuran işlem kanunen veya taraflarca belli bir şekle bağlı tutulmuş olsa bile borç, tarafların şekle bağlı olmaksızın yapacakları ibra sözleşmesiyle tamamen veya kısmen ortadan kaldırılabilir.” şeklindeki düzenleme ile ibra, borcu tamamen veya kısmen ortadan kaldıran bir sebep olarak borcun sona erme hâlleri arasında sayılmıştır.

15. 6098 sayılı TBK’nın “Ceza koşulu ve ibra” başlıklı 420. maddesinde ise,

“Hizmet sözleşmelerine sadece işçi aleyhine konulan ceza koşulu geçersizdir.

İşçinin işverenden alacağına ilişkin ibra sözleşmesinin yazılı olması, ibra tarihi itibarıyla sözleşmenin sona ermesinden başlayarak en az bir aylık sürenin geçmiş bulunması, ibra konusu alacağın türünün ve miktarının açıkça belirtilmesi, ödemenin hak tutarına nazaran noksansız ve banka aracılığıyla yapılması şarttır. Bu unsurları taşımayan ibra sözleşmeleri veya ibraname kesin olarak hükümsüzdür.

Hakkın gerçek tutarda ödendiğini ihtiva etmeyen ibra sözleşmeleri veya ibra beyanını muhtevi diğer ödeme belgeleri, içerdikleri miktarla sınırlı olarak makbuz hükmündedir. Bu hâlde dahi, ödemelerin banka aracılığıyla yapılmış olması zorunludur.

İkinci ve üçüncü fıkra hükümleri, destekten yoksun kalanlar ile işçinin diğer yakınlarının isteyebilecekleri dâhil, hizmet sözleşmesinden doğan bütün tazminat alacaklarına da uygulanır.” hükümlerine yer verilmiştir.

16. Yapılan bu genel açıklamalardan sonra, 6098 sayılı Kanun uyarınca ibranamenin geçerlilik koşullarından bahsetmekte yarar bulunmaktadır.

17. İşçinin işverenden olan alacaklarına ilişkin vereceği ibra sözleşmesinin geçerlilik şartları 6098 sayılı TBK’nın 420. maddesinin ikinci fıkrasında düzenlenmiştir. Buna göre, ibra sözleşmesinin yazılı olması, ibra tarihi itibariyle sözleşmenin sona ermesinden başlayarak en az bir aylık sürenin geçmiş bulunması, ibra konusu alacağın türünün ve miktarının açıkça belirtilmesi ile ödemenin hak tutarına nazaran noksansız ve banka aracılığı ile yapılması gerekmektedir. Bu koşulları taşımayan ibra sözleşmeleri veya ibranamenin kesin olarak hükümsüz olduğu kabul edilmiştir.

18. Anılan maddenin üçüncü fıkrasında ise hakkın gerçek tutarda ödendiğini ihtiva etmeyen ibra sözleşmeleri ile ibra beyanını muhtevi diğer ödeme belgelerinin, içerdikleri miktarla sınırlı olarak makbuz hükmünde olduğu kabul edilmiştir. Ancak, bu hâlde dahi ödemelerin banka aracılığı ile yapılması koşulu öngörülmüştür.

19. Somut olayda, taraflar arasındaki iş sözleşmesi davalı işverence 31.10.2012 tarihinde ekonomik sebepler gerekçe gösterilerek feshedilmiş olup, davacı imzalı 08.02.2013 tarihli “İbraname ve feragatname” başlıklı belge ile aynı tarihli makbuzda 19.422,84TL kıdem tazminatı ile 2.696,06TL ihbar tazminatı olmak üzere toplam 22.391,90TL alacağın davacı tarafından tahsil edildiği ve ayrıca “İbraname ve feragatname” başlıklı belgede davacının başkaca alacağının kalmadığı ve işvereni ibra ettiği hususları ifade edilmiştir.

20. Öncelikle belirtmek gerekir ki, “İbraname ve feragatname” başlıklı belge ile makbuz aynı tarihte düzenlendiği gibi her iki belgede de ödendiği belirtilen miktarlar aynıdır. Buna göre, diğer ödeme belgesi niteliğinde olan makbuzun, ibranamenin eki niteliğinde olduğu kabul edilmiştir.

21. Eldeki davada ibranamenin imzalandığı tarih itibariyle uygulanması gereken 6098 sayılı TBK’nın 420/2. fıkrası hükmüne göre, ibranamenin geçerlilik koşullarından olan yazılı olma, sözleşmenin fesih tarihi itibariyle en az bir aylık sürenin geçmesi ile alacak türü ve miktarlarının açıkça belirtilmesi koşulları somut olayda gerçekleşmiştir.

22. Diğer taraftan, dosya içeriğinden, davalı işveren tarafından banka aracılığı ile ödeme yapılmadığı anlaşılmaktadır. Bununla birlikte, yargılama sırasında beyanı alınan davacı işçi, davalı işverence kendisine ibraname ve makbuzu imzaladığı takdirde tazminatlarının ödeneceğinin söylendiğini, bu nedenle belgeleri imzaladığını ancak kendisine ödeme yapılmadığını beyan etmiştir.

23. Yukarıda açıklanan bu maddi ve hukuki olgulara göre somut olayda, 6098 sayılı TBK’nın 420. maddesinde belirtilen banka aracılığı ile ödeme yapılması şartına aykırı davranıldığından, ibraname ve eki mahiyetindeki makbuz kesin olarak hükümsüzdür.

24. Şu hâlde, kesin olarak hükümsüz sayılan belgelerde yazılı miktarların hesap edilen alacaklardan mahsup edilmeyeceği açıktır.

25. Hâl böyle olunca direnme kararının, Özel Daire bozma kararında belirtilen nedenlerle bozulması gerekmiştir.

IV. SONUÇ:

Açıklanan nedenlerle;

Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA,

İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,

Karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 09.06.2020 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.